Metropoliten Kent Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı İstanbul’un Kentleşme Sorunlarına Dair Mimarlık Öğrencilerinden Bir Değerlendirme…

 

Özet Bu yazı; Maltepe Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, 2017-2018 Güz Dönemi, Şehircilik-I dersinde öğrenciler tarafından hazırlanmış özgün fikir ve görüşleri ile öne çıkanöğrenci dönem ödevlerinden kesitler içermektedir. Dönem ödevi konusu; İstanbul’un metropolleşmesinin kent üzerinde yarattığı mekânsal, ekonomik, ekolojik ve sosyal sorunları tartışmak üzere, “Metropoliten Kent Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı” olarak belirlenmiştir. Dönem içinde yapılan okumalar ve tartışmalar sonucunda oluşan “Dikey sokaklar, Kıyıda olmak yada olmamak!, Komşu komşu hu!, Gel vatandaş gel!, Taşı toprağı altın İstanbul, Eski kentin yeni sakinleri, Kuzeyime dokunma, Bir Ulaşılabilirlik Masalı!” alt başlıkları çerçevesinde yazılar oluşmuştur. Metropol en yalın anlamıyla ‘ana kent’demektir. Ana Kent ise genel anlamıyla“Bir ülkenin veya bir bölgenin, çevresindeki yerleşim yerlerine ekonomik ve toplumsal yönlerden hâkim olan ve genellikle ülkenin başka ülkelerle olan her türlü ilişkisinin sağlandığı en önemli kentidir” şeklinde tanımlanmaktadır (TDK, 2018).Günümüzde birçok gelişmekte olan ülkede, kent yaşamı ve onun sunduğu hizmetlerin/kolaylıkların çekiciliği; pek çok farklı sektörlerde iş olanaklarının yer alması (kentlerde sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinin yoğunlaşması nedeniyle) metropollere yönelik ilgiyi ve dolayısıyla da önlenemez göçü artırmaktadır. Gelişmekte olan ülke kentlerinde bu yoğun göç dalgasının yarattığı hızlı büyüme, plansız bir gelişim sürecini de beraberinde getirmektedir.Ekonomik büyümenin sağlanması adına yatırımların metropoliten kentlere yönelik yapılması, ülke ekonomisinin temel taşı haline getirilen bu kentlerde hızlı nüfus artışına, gecekondu, ulaşım, altyapı ve çevre sorunlarına neden olmaktadır (Keleş, 1996). Mekânsal olarak kentler, içinde bulunduğu ekonomik, toplumsal ve yönetimsel değişimlerden ve dinamiklerden etkilenmektedirler. Türkiye’de de İstanbul başta olmak üzere metropol kentler bu süreçlerden etkilenmekte ve kentsel mekanlar buna göre şekillenmektedir (Ataöv ve Osmay; 2007).İstanbul’da yoğun göç ile her geçen gün nüfusu artan bir metropoliten kent olarak, mekânsal, sosyal, ekonomik ve ekolojik pek çok problemle baş etmeye çalışmaktadır.İstanbul’da ki plansız yüksek yapı politikaları, kentsel dönüşüm senaryolarıyla gerçekleşen yerinden edilme süreçleri ve bunların sosyo-mekansal ayrışmayı derinleştirmesi, kentin kuzeyinde ve kıyı bölgelerindeki ekolojik dengeyi olumsuz etkileyeceği öngörülen büyük ölçekli projeler, ulaşım ve altyapı problemleri vb. başlıklar önemli problemlerdendir.